20 Şubat 2012 Pazartesi

Bütün Özellikleri ile Kardere / M. Şükrü GÜNDÜZ





















Sayın E. Şükrü GÜNDÜZ'ün 1968 yılında kaleme aldığı ve KARDERE'yi bütün yönleri ile anlattığı 7 sayfalık tarihi araştırma ve incelemesini (kendi deyimi ile broşürünü) 44 yıl aradan sonra Kardere Köyü Dernek Arşivinden çıkararak sizlerle paylaşıyoruz.

Sayın GÜNDÜZ, bu değerli çalışmasıyla Kardere tarihine çok önemli bir katkı da bulunmuştur. 1968 yılında Kardere'nin her yönüyle adeta fotoğrafını çeken bu çalışma, çarpıcı bilgi ve ilginç saptamalarla doludur. "Bütün Özellikleri ile Kardere" araştırma ve incelemesi baştan sona okuduğunda Kardere'nin sosyo-ekonomik gelişim ve değişim süreci daha iyi anlaşılacaktır.

Kardere'liler ve bölgesel araştırmacılar için önemli bir kaynak olan bu örnek çalışma; ayrıca bizlere ve bizden sonraki kuşaklara da önemli bir sorumluluk yüklemektedir.
Bu araştırma ve inceleme aynı zamanda toplumsal görevlerimizi yerine getirmek için bizlere yarım asır öncesinden yazılmış bir mektup'tur!

Sayın E. Şükrü GÜNDÜZ'e bu çok kıymetli tarihi araştırma ve incelemesi için şükranlarımızı sunarız.

Abdullah Bozdemir
Kardere.Com


BÜTÜN ÖZELLİKLERİ İLE KARDERE
Şükrü GÜNDÜZ, 20 Eylül 1968



KURULUŞ VE TARİHİ

Kesin olarak ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu yapılan bütün araştırmalara rağmen bilinmemektedir. Ancak bazı eski kalıntılar ve kısmi araştırmalar neticesinde çok eski bir maziye sahip olduğu ve ta Selçuklular zamanında köyün mevcut olduğu bir zamanlarda Ermenilerin eline geçerek uzun yıllar hakimiyetleri altında kaldığı sonradan da tekrar eski bünyesine döndüğü anlaşılmaktadır. Hatta İstiklal savaşında defalarca Kürt ve Derebeylerinin istilasına uğradığı ancak o zamanın cesur ve gözünü budaktan esirgemeyen Karderelilerin tepkisi karşısında barınamayıp gittikleri şimdi bile hala hayatta olan yaşlıların hatıralarından anlaşılmaktadır. Ayrıca Ermeniler zamanında kritik ve önemli bir yer olarak elde tutulduğu şimdi harabe olan ve köyün muhtelif yerlerinde mevcut olan kalıntılardan anlaşılmaktadır.

COĞRAFİ DURUM

Hududu
Doğusunda Bergisor (Gediktepe) batısında Şötke (Seringöze) güneyinde Aşağı İhtik (Bozoğlak) güney batısında Korkop (Dikyamaç) kuzeyinde Gülen Ormanları ve dağları ile çevrilidir.

Yüz Ölçümü
Yaklaşık olarak 400 kilometre karedir.

Yer Şekilleri
Kardere denizden 1400 metre yüksekliğinde bir yayladır. 600 metre yüksekliğinde Kale, 1000 metre yüksekliğinde Akkaş Dağı, 900 metre yüksekliğinde Bodbod Dağı, 1000 metre yüksekliğinde Poşovut Dağı ve Göllerin ardı dağı, 1000 metre yüksekliğinde Horovu dağı ve 1150 metre yüksekliğinde Sivri tepesi vardır.

İklimi - Yağış Durumu ve Bitki Örtüsü

İklimi tam bir kara iklimidir. Yazları kurak ve sıcak, kışları oldukça soğuk ve kar yağışlıdır. Yağmurlar ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde yağarlar. Kışın karın kalınlığı 70-80 santimetredir. Yüksek yerlerde bu oranın 1-2 metreyi bulduğu vakidir.

Akarsuları
Pek önemli bir akarsuyu olmamakla beraber kayda değer ırmak ve dereleri vardır. Bunların başında Karsor çayı gelir. Kollarını Çat deresi ve Sorgus ayrıca Akpınar derelerinden alarak uzun bir yolculuk yaptıktan sonra Gemine çayı ile birleşerek çoğalır. Kömür çayı ismini aldıktan sonra Kemah’ta Fırat’a karışır. Bundan başka Köyün sulama ihtiyaçlarını kısmende olsa gidermeye çalışan Gölün deresi (Horoç) Karapınar deresi, Hılasor deresi ve Şikar’da bulunan Şikar deresi ile uğruna 1951 yılında dernek dahi kurulan ve köye geldiği zaman sulama ihtiyacını tamamen karşılayacak olan Akpınar dereleri vardır.

Gölleri
Tabiat tarafından bahşedilen göl mevcut olmamakla beraber halkın kendi iş gücü ile meydana gelen birkaç havuz vardır. Bunlar sulama işinde kullanılan Büyük Göl, Karapınar (Vank) gölü, Çirik göl gibi göllerdir ki günün muayyen saatlerinde tutulup tamamen dolduktan sonra deşilerek sulama ihtiyacı kısmende olsa giderilmiş olur.

Menba Suları
Menba suları bakımından çok zengindir. Kardere yayla ve meralarının tamamında menba suyu mevcuttur. Bunlar Allah’ın Kardereli kullarına hediye ettiği birer armağandır. Başlıcaları : Karapınar, Sorgus pınarı, Soğuk pınar, Boğazınbaşı pınarı, Eninburnunun pınarı, Sürdek pınarı, Kavaklık pınarı, Holhol pınarı, Çayırbaşı pınarı, Cihanyurdu ve Akkaş pınarları, Şevketin pınarı vs.

Mağaralar
Çevrede kayda değer mağaralar mevcut değildir. Ancak köyün Vank mevkiinde Gıciğin evi denilen ve Horovu ve Şikarın taşta bir kaç kovuk ve mağara vardır.

Kritik Arazi ve Turistlik Yerler
Kritik arazi bir kaç yer müstesna yok denecek kadar azdır. Horovu, Şikarın taş, Tataryurdu ve dağda bir kısım yerlerde karsor deresi kritik arazilerdendir. Tarihi ve turistik yerlere gelince; Karsor deresi tam manası ve bütün açıklığı ile bize oranın tarihini anlatacak aydınlıktadır. 80-90 sene kadar evvel Ermenilerin buralarda kaldığı eserleri ile meydandadır. Buraların isimleri dahi Ermenicedir. Ayrıca köyün yakınında Vank denen yerde Ermenilerin toplanma bölgelerinden olduğu yapılan kazılardan ve araştırmalardan ve hala harebe olarak duran kilisenin ve Köşmer denilen yerde büyük bir Ermeni sarayının bulunduğu rivayet edilmektedir. Karsor deresinin bütün kayıt ve muameleleri yakın zamana kadar Ermenilerin üzerine idi. Merhum Amcam Ali Onbaşı hatıralarında çocukken Ermenilerin koyunlarının etini bile yediğini bile anlatmakta idi.




İDARİ TEŞKİLAT

Bir köy kuruluşunda bulunan bütün unsur ve kaideler mevcuttur. Bir Muhtarlıkla idare edilir. Bunun yanında 4 yedek 4’te asil olmak üzere 8 üye mevcuttur. Köy bekçisi kiziri, İmamı (Kadrolu), Öğretmeni ve Ebesi ile tam idare yetkilerini kullanarak idare etmektedirler. Ayrıca uzun müddet Nahiye olarak kalmıştır. Bugün hala bütün kayıt ve muameleler üzerine olmasına rağmen Bozoğlak köyünün gösterişi seven insanlar olmasından kavganın yerine sükut ederek onlara vermişlerdir. Köyde bir sağlık ocağı mevcuttur. İki adet Ebe halihazırda Kardere’de oturmayı uygun bulduklarından burada kalmaktadırlar. Jandarma ile her an temas halindedir. Asayişin iyi olması yönünden Jandarmalar bütün gününü Kardere’de geçirmektedirler.


NÜFUS VE İSKAN


Nüfus ayrımına gelince şöyle bir durum hasıl olmaktadır. Halkın bir kısmı İstanbul’da bir kısmı ise Köyde ikamet etmektedirler. Bu oran hemen hemen %50 civarındadır.

Köydeki Nüfus                                                                                                      
Kadın : 233 Erkek : 181
İstanbul'daki Nüfus
Kadın : 116 Erkek : 165

Köyde azınlık ve mezhep ayrımı yoktur. Hep birbirine karışmış ve mutlaka bağlantısı vardır.


MİLLİ EĞİTİM


Okul Durumu

Köyde halıhazırda bir ilkokul ve öğretmenlerin oturması için lojman mevcuttur. Köylülerin pasif kalması yüzünden başka okul yaptırılamamıştır. Hatta okul ve lojman harabe bir durumdadır. Halkın alakasızlığı yüzünden bu durum hasıl olmuştur.

Kültürel Faaliyetler
Son 10 sene içerisinde halkta kültürel bakımdan bir faaliyet ve gelişme başlamıştır. Okuma yazma oranı Erkeklerde %50 den %75 ‘e Kadınlarda ise % 30 dan %55’e kadar yükselmiştir. Orta dereceli ve yüksek okullarda okuyanların sayısı ise yok denecek kadar azdır. Orta dereceli okul mezunu 8 yüksek tahsil yapan 4 kişidir ki bunların bir kısmı hala devam etmektedir. Ayrılanların ve tahsili tamamlamayanların sayısı ise 10 kadar vardır.






Dergi Gazete ve Kütüphaneler

Köyde çıkan ve yayınlanan dergi ve gazete yokturdur. Kütüphaneye gelince 1960 ihtilalinden sonra KARDERE KÖYÜ GENÇLİĞİ KÜTÜPHANESİ namı ile bir kütüphane kuruldu. Çok zengin kitap ve mecbualar vardır. Bunların sayısı 1000 kadar olur. Burası aynı zamanda köyün Oturma Odası'dır. Kış mevsimlerinde burayı bir genç çalıştırarak çay yapar ve kütüphaneye bir gelir sağlar. Gençler ve büyükler buraya toplanarak günün yorgunluğunu üzerlerinden atmaya çalışırlar. Gençlerden birisi tarihi romanlardan okur, yaşlılar ise heyecanla bu okunanı dinlemeye çalışırlar. Bunlardan başka köyde kayda değer eski eser yoktur.


BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA

Ana Yollar
Kardere kuruluş ve bulunduğu yerin özelliği bakımından bir kavşak ve köprü vazifesi görür. Her tarafa yolları muntazaman işler ve komşu köyleri birbirine bağlar. Yeni yapılan Şose ile de kazaya bağlanır. Bu yolun uzunluğu 33 kilometre kadardır. Ayrıca çok eskiden beri ve kışın köyü kazaya bağlayan bir hayvan yani patika yol vardır. Şikar deresini takiben Çaşkur durağı ve Eriç tren istasyonuna gider. 15 kilometre kadardır. Doğudan Gediktepe ve Hakbilir, batıdan Seringöze, Dikyamaç, Gülbahçe ve Karacalar güneyde Bozoğlak, Atma ve Çiğdemli kuzeyde ise köylülerin kışlık ihtiyaçlarını temin etmek için Gülen dağı yayla ve Karsor deresine giden yolları vardır.
Araba ve Taşıt Durumu
Halihazırda araba yok denilebilir. Şosenin yeni yapılması bakımından halkta bu gayeye karşı bir uyanma olmamıştır. Şimdiye kadar bütün ihtiyaçlarını hayvan sırtından temin ettikleri için araba kimsenin aklına dahi gelmemiştir. Şimdi köyde Aziz Tanyıldız’a ait bir traktör bir kaç tane kağnı arabası ve acemi ve kırtasiyeci Dernek idarecilerinin aldığı ve cami avlusunda kaderine terk edilmiş bir at arabası vardır. İstanbul’da şahıslara ait 2 Motosikletle 2 kamyonet mevcuttur. Temennimiz bu oranın çok çok artmasıdır.

Köprü ve Tonajlar
Kardere mıntıkası dahilinde hiç köprü yoktur. Yalnız köyü kazaya bağlayan Fırat üzerinde bir asma köprü Eriç istasyonuna bağlayan ve üzerinden ancak canbazların geçeceği bir tahta asma köprü birde Şikar deresinde Şoseyi karşı yakaya bağlayan taş köprü vardır.
Baraj Kanal ve Tüneller
Halihazırda bunların hiçbirisi yoktur. Yalnız bir baraj yapmak bütün Karderelilerin idealidir. Bu uğurda bir dernek bile kuruldu. 17 senelik bir maziye sahip olan bu dernek sermayesi bakımından faal bir vaziyettedir.

Haberleşme
Bir cemiyetin en elzem ihtiyaçlarının biride haberleşmedir. Maalesef Kardere’de bu ihtiyaç giderilememiştir. Bilhassa kış mevsimlerinde bu dert daha da fazla rahatsız etmektedir. Kütüphane de bulunan ve jandarmaya bağlı olan bir telefonla bu ihtiyaç giderilmek istense de yukarıda izah ettiğim gibi giderilememektedir. Telefon arıza yaptığı ve kış mevsimlerinde haberleşme bin bir müşkülat ve zorlukla hayvan sırtından yapılmaktadır. Bütün arzumuz bir postahane ve otomatik telefona kavuşmaktır.
Radyo Miktarı
Bugün köyde halihazırda elliye yakın radyo vardır, gün geçtikçe de bu miktar artmaktadır. Ayrıca bir kaç tane ve çok az denecek kadar da eski ve yeni model pikap vardır.

Telefon Durumu
Yukarıda da izah ettiğim gibi Kütüphane de bulunan ve Jandarmaya bağlı olan bir telefon mevcuttur. Bu telefonla kazada postahaneye bağlandığı zaman şehirler arası muhabere yapılmaktadır.


TİCARET VE ÇALIŞMA

Kardere’de ticaret denince akla gelen şey halkın kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için durup dinlenmeden gayret ve enerji sarfetmesidir. Modern bir çalışma ve mototları henüz yerleşememiştir Kardere’ye. Ta 50 sene evvelki çalışma nasılsa bugünkü de maalesef aynı, değişen hiçbir şey yok; yalnız insanlar değişiyor. Eskiler gidiyor yerlerine yenileri geliyor. Kardere’de herkes gücünün nisbetinde çalışmak mecburiyetindedir. Başlıca geçim kaynağı rençberliktir. Bunun yanında çok önemli bir rol oynayan gurbetçilikte vardır. Kardere’de köydeki çalışma ile geçinenlerin oranı %15 civarındadır. Bunun haricinde kalanlar iki şekilde geçinebilirler. Birincisi köydeki emeklerinin karşılığı ikincisi ise Gurbetçiliktir.

Arazinin çok geniş olmasına rağmen sulama suyunun kifayet etmemesi yüzünden tam manasıyla verim alınamamaktadır. Ancak sulanabilen yerlerden Vank, Yazı, Çayırbaşı ve Şikarın dereden istenilen randımana yakın bir verim alınmaktadır. Elde edilen başlıca mahsuller arpa, buğday, çavdar, fig, yonca, görünge ve çok az miktarda da darı dır.

Yayla ve Meralar

Kardere yayla ve mera bakımından zengin sayılacak bir niteliğe sahiptir. Başlıca yaylaları Sorgus, Tataryurdu, Sarıkızın kurunu, Boğazınbaşı, Pınarınbaşı, Aktaş, Soğukpınar, Tozluca ve birkaç tane daha kayda değer yaylaları mevcuttur. Bu yaylalara ilkbahar mevsiminde köyün sığır ve davarları çıkar sonbahara kadar kalır. Yürüyemeyecek bir halde yaylaya çıkan hayvanları yayla dönüşü sahibi bile tanımakta güçlük çeker. Sebebine gelince çok kuvvetlenir ve semiz bir vaziyette dönerler.

Meraları

Yayla gibi merada çok geniştir. Buralarda hayvanlar otlatılır ve otun bol olan yerlerinden de kışlık ihtiyacını temin etmek maksadıyla biçilir, köye getirilip kurutulduktan sonra “Merek” denilen depolara yerleştirilir.

Esnaf ve Sanatkarlar
Kardere yukarıda izah ettiğim gibi rençberlikle ve gurbetçilikle geçimi temin eden bir köy olduğu için esnaf ve sanat dalında gelişip inkişaf edememiştir. Yalnız bazı ufak denecek çapta ve köydeki ihtiyaçları temin edebilecek kadar sanatkar vardır. Bunlar 2 doğramacı, 4 tane marangoz, 10 tane duvarcı ustası, 2 kalaycı, 1 demirci, 2 nalbant ayrıca faal vaziyette ve çok güzel iş yapan 2 tanede bakkal vardır.

SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER
Köyde şimdiki durumda iki tane ebe mevcuttur. Bunlardan güçleri ve bilgileri nispetinde istifade edilmektedir. Ayrıca 1965 planına alındığı halde hala yapılamayan birde sağlık ocağı projesi vardır. Bunun yegane sorumlusu civar ve komşu köylerdir. Sağlık ocağıda yapıldığı an bu dertte kısmende olsa ortadan kalkmış olacaktır. Başlıca hastalıkları kışın sert geçmesinden meydana gelen girip, nezle ve üşütmeden hasıl olan hastalıklardır.

ORMANCILIK





Köyümüzde orman mevcut değildir. Ancak köye 20 kilometre uzakta olan ve hayvanla ancak 4 saatte gidilen Gülen ormanları vardır. Halk ihtiyacını gerek kaçak gerekse müsadeli olarak buradan temin etmek mecburiyetindedir. 1951 senesinde Yukarı İhtik Köyü Su İşlerine Yardımlaşma Derneği adı altında kurulan dernek 1960’dan sonra isim değiştirerek Kardere Köyünü Kalkındırma Derneği adını aldıktan sonra, bütün davalara yatırım yapmaya başladı. Bu arada 1962 senesinde Köyün üst kısmını yani Köyünbaşı mevkiini ve buralardaki tarlaları istimlak ettikten sonra Keçiyi kaldırdıktan sonra bir fidanlık meydana getirdi. Erzurum Orman ve Fidanlık Müdürlüğünden alınan Çam, Meşe, Badem, Kuskus ve birkaç çeşit fidan alarak burayı fidanlık yaptı. Şimdi hakikaten göze çarpacak kadar iyi oldu, temennimiz buranın daha fazla büyütülerek ve fenni olarak bir fidanlık yapıp halkın ağaç sevgisini daha fazla artırmaktadır. Halkın ormana karşı sevgisi sonsuzdur. Ağaç dikmek ve büyütmek her Karderelinin idealidir.
MEYVA VE SEBZECİLİK
Köyde meyva ve sebzecilik yapılmakla beraber ihtiyaçlarını dahi temin edememektedir. İklimin sert olması sebebiyle zamanında yetiştirilememektedir. Başlıca meyvaları kayısı, erik, dut, ceviz, elma, cüzi miktarda da armut, vişne ve üzüm yetiştirilmektedir. Bunlardan başka köyde kavak, söğüt ağacı bol miktardadır. Sebzeciliğe gelince ıspanak, lahana, patates, fasulye, soğan, kabak ve cuzi miktarda da domates, biber ve salatalık yetiştirilir.

HAYVAN VE MİKTARLARI
Karderede hayvancılık normal sayılabilir. Başlıca hayvanları ve miktarları aynen şöyledir.
İnek ve Düğe      
110
Öküz ve Boğa
120
Katır
70
Merkep
40
At ve Kısrak
5
Koyun ve Kuzu
1300
Keçi
100
Bunların yanında halkın tavukçuluk ve arıcılığa da sempatisi vardır. Her evde kendi ihtiyacını karşılayacak kadar tavuk ve bir kaç kişide arı mevcuttur. Ayrıca köpek kedi gibi hayvanlarda ihtiyaç ya da zevk bakımından beslenilir.

SANAYİ
Sanayi bakımından çok geri kalmıştır. Bunun sebebi ise halkın gurbetçiliğe çok önem vermesidir. Yukarıda saydığım sanatkarlardan başka İstanbul’da çalışan Elektrikçi, Radyocu, Tesviyeci, Tornacı, Kaynakçı, Kahveci, Hancı, Büfeci, Garson gibi sanatkarlar mevcuttur.


İÇTİMAİ DURUM

Dili

Kardere’nin dili öz Türkçe’dir. Tatlı bir şivesi vardır.

Aile Anlayışı
Çok iyidir. Fertler arasında karşılıklı sevgi saygı son derece memnuniyet vericidir. Aile reisi baba'dır. Onun nüfuz ve yetkisi sonsuzdur.

Dini
Müslümanlıktır. Halk dinine çok bağlı ve sadıktır. Kışın köyde köy imamı tarafından kuran kursu açılır. Bu kurs çocukları dini yönden geliştirmek için çok faydalı olur. İmam kadroludur.


İbadethaneler

Güzel bir mimariye sahip olan bir cami-i vardır. 1967 senesinde birde hoperlor alındı ki bunun faydası daha da fazla. Yakın köylerden dahi Kardere’de okunan Ezan işitilmektedir.

Aşiret ve Sülaleler
Aşiret yoktur. Yalnız insan cemiyetlerinde mevcut olan akrabalılıklardan ileri gelen sülaleler mevcuttur. Bu sülalelerin birbirleri ile mutlak surette ilişkileri ve bağlantıları vardır. Başlıcaları şunlardır: Mollagiller (Gündüzler), Ostikgiller (Tanyıldızlar), Vezirgiller (Yüceller), Çakargiller, Mıslıgiller (Canpolatlar), Şakirgiller (Yenigünler), Molla Bekirgiller (Mollar), Tüccargiller (Tanyıldızlar) dır.

Kanuna Karşı Anlayış
Halkın kanuna karşı saygısı sonsuzdur. Kurulduğu günden bu güne kadar kanuna karşı hürmetsizlik vaki değildir. Kanuna karşı gelen asiler kati surette Kardere’de yaşayamazlar.


İDARİ BÖLÜM

Köy teşkilatını kapsayan bütün halk ve selahiyetlere haizdir. Cemiyetçilik son derece ilerlemiş bir durumdadır. Muhtar ve İdare Heyetine saygı sonsuzdur.

TEŞKİLAT DURUMU

İçme ve Kullanma Suyu
Köyde halihazırda içme ve kullanma suyu ihtiyacı karşılayacak kadar boldur. 6 adet çeşmesi ile birde hem içme hemde kullanma suyu ihtiyacının hemen hemen yarısını gideren Horoç deresi vardır. Yalnız sulama suyu çok az olduğundan ihtiyacın ancak %30’u giderilmektedir.
Aydınlatma
Kardere’de elektrik maalesef yoktur. Halk aydınlatma işini petrol ve lüks lambaları ile halletmektedir. Şimdilik 30-40 adet lüks lambası vardır. Durumu iyi olan aile ve düğün, toplantılarda bu lamba ile ihtiyacı giderme cihetine gidilmektedir.

ASAYİŞ DURUMU

En Çok İşlenen Suçlar
Kardere’ye asayiş bakımından doğunun İsviçre'si demek tahminime göre övünmek ve methedilmek gibi birşey olamaz. Kurulduğu günden bugüne kadar tek bir kişi öldürülmemiş ve cinayet olmamıştır. Bu da biz Kardereliler için iftihar edilecek bir durumdur. Suç işlemek Kardere’de en ayıp ve en vahşice bir olay addedildiğinden bu cihete hiç bir zaman yönenilmemektedir. En çok işlenen suç ve mahkemeye intikal eden davalar orman davalarıdır. Köylü kışlık ihtiyacını temin etmek için ormandan odun keser ve yakalandığı anda iş mahkemeye intikal eder. Bunun da başlıca müsebbi Orman İdaresi'dir. Sebebine gelince köylüye 1 ay haktanır, bunu da ta kasım ayında verir ki o zaman Kardere’ye kar yağmış olur.

SONUÇ VE NETİCELER

İşte yukarıda Kardere’nin bütün özelliklerini sayıp döktük belki noksan tarafları kaldı. Ama birazda da olsa aydınlattığım için memnun ve bahtiyarım. Son olarak 1951 senesinde kurulan dernek hakkında da bir kaç laf ettikten sonra son vermek mecburiyetindeyim. 1951 senesinde O zamanın aydın ileri görüşlü Karderelileri bir araya gelip kafa kafaya verip epey bir zaman uğraştıktan sonra bu derneği Yukarı Ihtik Köyü Su İşlerine Yardımlaşma Derneği namı altında kurmuşlar. Zamanın iyi olmaması ve halkın bu işi iyice kavrayamaması yüzünden ilk zamanlar önemli bir yararlık gösterememiş. 1960 senesinde Derneğin merkezi İstanbul’a alındı. Halkın kısa zamanda benimsemesi ve her bakımdan yardımcı olması derneğin birden bire kendisini göstermesine yol açmıştır. Bu ara ve hala devam edegelen bir huzursuzluk baş göstermiştir. Aynı şahısların birkaç sene devamlı idareyi ellerinde bulundurmaları fuzuli yatırım yapmaları ve Derneği babalarının bir çifliği gibi görmeleri neticesinde halkın idarecilere karşı itimatını sarsmış ve muhalefet doğmuştur. Bunun gerek madden gerekse manen çok zararları görüldü, şimdi bile bu ikilik mevcut. Neden bu durumlar hasıl oldu. Niçin bunun önüne geçilmiyor. Bunda her Karderelinin kendine göre hatası var.Yapacağımız tek çare ta başından beri olan hadiseleri bi taraf kalarak incelemek, haklıyı haksızı ayırıp kamu oyuna sunmak, kötüleri aramızdan çıkarıp memlekete faydalı ve yararlı insanları iş başına getirip onlardan istenildiği şekilde faydalanmak. Ayrıca fert olarak da üzerimize düşen işlemleri tam layıki ile yapıp, memleketimize faydalı birer insan olmak için elimizden gelen herşeyi yapmalıyız. Bunun da bütün sorumlusu memleketin her an vazife beklediği gençler değilmidir.


SON : 20 EYLÜL 1968


Memleketime karşı olan borcumu kısmen de olsa ödemek için bu broşürü yayınlamak mecburiyetinde kaldım. Bütün dertlerini özelliklerini madde madde sayıp döktüm. Temennim şimdiye kadar nedense yapılmayan işlerin bu broşürden meydana çıkarıp en kısa zamanda halledip ve müreffeh bir Kardere meydana getirmektir. Eğer bunları yapabilirsek ne mutlu biz Kardere gençlerine. Zaten vazifemiz değilmi ki. Bir memleketin gençliği ne kadar aydın, uyanık ve ileri görüşlü olursa o memlekette yapılmayacak bir şey olamaz sanırım.

Vatan için çalışanlara başarılar.


Yazan : Şükrü GÜNDÜZ - 20 Eylül 1968



Kaynak :
Kemah Kardere Köyü Dernek Arşivi

Yayına hazırlayan :
Abdullah Bozdemir, 20.02.2011
Kardere.Com

19 Şubat 2012 Pazar

Kanadalı Diplomat Elizabeth MacCallum


...

Topraksu, 1964


KANADALI BİR MİSAFİRİMİZ TÜRK TOPRAĞINI ISLAH EDEN KÖYLÜLERE MANEVİ ŞEKİLDE YARDIM VERİYOR

Topraksu
’yu ziyaret edenlerin ekseriyeti, danışma için uğrayan memur, mühendis ve teknisyen arkadaşlarımız, malumat ve yardım arayan çiftçiler ve yurdumuzda ziraatın gelişmesi için her türlü meslek ve sanat’ta çalışan vatandaşlarımızdırlar. Bunları her zaman bekleriz.

Bazen de beklemediğimiz bir misafir kapımızı çalar. Örneğin Miss Elizabeth MacCallum, Kanada’nın emekli ilk hanım diplomatı, ki Şubat’ın parçalı bulutlu yer yer yağışlı bir gününde makamımıza gelip küçük barajlara dair neşriyat aradığını söyledi. Saçları bembeyaz ve küçük bentlerin yapılışını tecessüs eden emekli hanım diplomatlarını makamımızda az görmüşüzdür. Misafirimizi soruşturmaya çektik. Soğuk bir günde neden neşriyat arıyordu? AID gibi hangi yabancı teşkilat veya hangi mezhebin sayesinde çalışıyordu? Arkadaşları kim? Gayesi ne? Ziraat tahsilini nerede yaptı?
Misafirimiz, hemen hemen mülakattan kaçamıyacağını anlayıp, gülümseyerek tahminlerimizi birer birer tashih etti.
 
 

Ziraatta beş altı senelik tecrübem var ise dedi, zirai tahsilim maalesef hiç yok. Kanada da Üniversite mezunu olduktan sonra New York’un Columbia Üniversitesinde ziraat değil siyasi bilgi ve Avrupa tarihini iki sene daha okudum. Her hangi bir yabancı teşkilatın temsilcisi değilim. Mezhep sayesinde çalışanlardan da değilim. Columbia Üniversitesi’nden ayrıldıktan sonra Amerika’nın tanınmış Dış Siyaset Cemiyetin İdare heyeti ve üyeleri için yakın ve ortadoğu meseleleri inceledim ve mebus, profesör, gazete ve dergi müdürlerinin bu mevzularda kullandıkları Dış Siyaset Raporları yazdım. Birkaç sene böyle geçti, sonra koskoca şehrin gürültüsünden rahatsız olup, şifa buluncaya kadar Kanada da sekizbuçuk dönümlük bir arazide kendi ellerimle sebze ve meyve yetiştirdim, mecmualar için yakın ve ortadoğu hakkında makaleler yazdım. Nihayet başkentimiz Ottowa’ya taşındım. Dışişleri Bakanlığımızda çalışmaya başladım. San Francisco Konferansında ve zaman zaman Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Kanada’lı delegasyonun bir müşaviriydim. 1954 -56 yıllarında Lübnan’da Kanada’nın ilk hanım maslahatgüzar sıfatıyla çalıştım, sonra Ottowa’ya döndüm. Bizde diplomatları ekseriyeti altmışbeş yaşlarına kavuştukları gününde emekliye ayrılırlar.

Ben ise, o günün arifesinde yüzümü Türkiye’ye çevirerek vapura bindim geldim.
Gayemi sordunuz. Sizinkine benziyor galiba. Karınca kaderince Türkiye’nin toprağını korumak ve toprağa bağlı olan insanların hayatlarını kıymetlendirmek - işte, böyle bir şey. Sebebini arıyorsanız, bunun ifadesi kolay. Babam bir müddet Maraş’ta öğretmenlik yapıyordu, ben de Maraş’ta dünyaya geldim. Çocukluğumu Türkiye’nin çok sevdiğim dağlarında, ovalarında geçirdim. Beni besleyen toprak Türk toprağı idi. Yıllar boyunca ebeveynim ağabeyim ve ailesiyle İstanbul’da oturdular. Şöyle ki Kanada da kendi vazifemi görürken bile Türkiye’nin hasretini daima çekerdim. Artık Türkiye’de kimsem kalmadiyse, yine de hayatımın bu kısmını başka bir memlekette geçirmek istemiyorum. Asıl eş dostlarımı Türkiye’nin toprağına bağlı olanlar ve bu memleketin ormanlarını koruyan ve genişleten insanların arasında buluyorum.

Türkçeyi okumak üzere 1960 yılında İstanbul’da otururken köylülerin şehre nasıl akın ettiklerinin farkındaydım. Sebeb aramak lazım değildi. Toprak her gün karış karış değil, dönüm dönüm, ton ton denize akarken, ilk felaketzedeler köylü olacak tabii. Bire iki, bire bir veren tarlaların sahipleri elbette yorganlarını sarıp şehre geleceklerdir. Aksi takdirde çocukları köyde aç kalacak. Ama toprağın aşınıp taşınması ve köylülerin şehirlere akın etmeleri bu hızla devam ederse, sonuç herkesin bildiği fecaattan başka şey olamayacağını hüzünle çok düşünürdüm. Hayatlarını ağaçlandırmaya feda eden Türk ormancılar, bu memleketin toprağının ıslahını sağlayan ziraatçılar ve yenilmeğe razı olmayan köylülere katılmak istedim. Ama nasıl? Nerede? Ne tarzda?

Bir gün, Türkçeyi az buçuk konuşabildiğim zaman, Ankara’ya geldim. Orman Umum Müdürlüğünde ağaçlandırma şube müdürü bana Kemah’a bağlı bir köyün durumunu anlattı. Bu 80 haneli Kardere Köyü idi, ki erozyonun neticeleriyle baş başa kaldığı zaman yenilmeğe razı olmadı. Teşkilatlandı, köyün dağılmasına karşı çıktı. Köylüler halen orman dikmek istiyorlardı. Kimi köyde, kimi İstanbul’da. Böylece İstanbul’a dönüşümde köylülerin bazısıyla görüşmem mümkün olurdu. Duyduğumu beğendiysem, köye de gitmem münasip sayılırdı. Dedi.



İstanbul’da Kardere’lilerle görüştükten sonra, ilk defa olarak köylülerin şehirlere akın etmeleri, Türk toplumun başlıca problemin çözümü için bir vasıta olabildiğini hayretle kavradım. 1951 yılında kurulan Kardere Köyünü Kalkındırma Derneği ilkin yalnız köyde oturanlardan müteşekkil idiyse, şimdi dernek merkezi İstanbul’da, şube köyde; dernek başkanı İstanbul’da, şube başkanı köyde; idare heyeti İstanbul’da, üyelerin yarısı İstanbul’da dernek programının tatbikinde önemli yardım verebilen köy muhtarı ve ihtiyar heyeti ise köyde tabii. Teşkilatın böyle ikiye bölünmesi nazariyet itibariyle her ne kadar müessif ise, icraatta iyi netice verebilir. Herkes köyde otursaydı - ve şimdiki vaziyette bunun imkanı yok, programlarında noksanlık bulunsaydı bile herhalde ellerinden geldiği kadar yaparlardı. Üyelerin hepsi bir arada İstanbul’da çalışmak zorunda olsaydılar – ki Allah göstermesin - köye dönmek arzusunda olup herhalde köyün gelişmesi için az olsa bile birkaç çare bulurlardı. Ama iki ayakta yürüyen dernek çok daha çabuk ilerleyebilir. Şehirde çalışanlar bilirkişilerle görüşebilirler, köye yeni fikirler nakledebilirler ve zaman zaman bağış sağlamak durumundadırlar. Kendi payını da verirler. Her programda her üyenin manevi ve maddi payı var zaten. Programlar hazırlanırken, demokratik kaidelere dayanarak, başkan ve idare heyeti ve üyeler - hem şehir de hem de köyde - birbirleriyle mümkün olduğu kadar buluşuyorlar; herkes düşündüğünü söyleyebilir.
 
Köydeki üyeler nakdi ve ayni yardım vermektedirler ve lüzumlu olan beden işinin hepsini bedava yaparlar. Bu arada programın tatbiki için fazla sermaye tedarik etmek lazım olduğu zamanlarda, şehirdeki üyeler davranıp bir eğlence akşamı tertip ederler veya başka bir suretle parayı biriktirirler. Nitekim şehirdeki merkez teşkilat ve köydeki şube birbirini destekleyip tamamlıyorlar. Ne yazık ki şehirlere akın eden köylülerin ekseriyeti için böyle teselli ve cesaret verici teşkilatlar henüz mevcut değillerdirler. Bu teşkilatların faydaları çok - fertler için ümit ve bir gaye, köyler için yeni bir hayat, şehirler için kurtuluş, millet için yeni kuvvet. 
Kardere Köyünü Kalkındırma Derneği şimdiye kadar ne yapmıştır?

İlkin köy için bol bol içme suyu sağlayıp güzel büyük bir çeşme yaptılar. Sonra sulama suyu için küçük bir gölcükten köyün öte yanına kadar bir beton ark. Dernek odasında soba, masa, sıra, sandalye, lüks lambası ve raf koydular ve raflarda dörtyüzelli kadar kitap ve mecmua. Bir de pilli radyo. Kış günlerinde köylüler kütüphanede sıcak çaylarını içip bol bol kitap okurlar, radyoyu dinlerler, kervan geçmez bir muhitte milli ve beynelminel meseleleri müzakere ederler ve yaz için programlarını tertip ederler.
 
 
Köyde cami var, imam var, kahvehane yok. Ebe var, eczacı yok. Çatısı kiremitle döşenmiş bir okul var. Okulda yedek subay öğretmeni tek başına beş sınıfta 64 çocuğa ders veriyor. Defter, kalem, silgi dernek tarafından veriliyor. Dernek de okul civarında İstanbul orman fidanlığı tarafından bağışlanmış olan bin kadar fidan dikti, şimdi büyüyorlar; hem okulun hem de köye gelen yolun süsü olacaklar. Köyde halen 400 meyve ağacı var - kayısı, erik, dut, elma, armut, bir de ceviz. Dernek bunlara bu sene 300 kadar kayısı ağacı katmak istiyor. Köy güzeldir; hava, manzara fevkale dirler; ama kışın orada bulunan 400 kişinin arasında yaşları 15 den büyük olan yalnız 50 erkek var. Köy evlerinde yaşları 7 den küçük olan 120 çocuk yemeklerini bekliyorlar.
Asıl dava, toprağın şimdiki verimsizliği, sulama suyun yetersizliği, nakil vasıtaların hayvan olması ve hastalar için tıbbi yardımın mevcut olmamasıdır.Bu son meselede, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından ilan edilen yeni program, Kardere ve etrafındaki köylerin hepsine teselli ve ümit getiren bir haber idi. Bu sene Kardere Köyünde on yataklık bir sağlık ocağı imece ile yapılacak. Araziyi köy ve köylüler bedava verdiler. Dernek ise sağlık ocağının etrafında çam fidanları dikecek. 1965 de, Sağlık Ocağı faaliyete geçince, ilk defa olarak doktor, hemşire, ebe ve sağlık memurundan müteşekkil bir sağlık heyeti Kardere’de oturarak jeep’le civar köyleri mütemadiyen dolaşabilecektir.
Kemah’tan yeni yapılan jeep ve kamyon yolu yavaş yavaş ilerliyor ve köylüler sevinçle büyük buldozere yardımlarını bağışlamaya hazırlanıyorlar. İnşallah, bu sene diyorlar, inşallah bu sene yol kapılarımıza gelecek. Şimdiye kadar ekin ve başka herhangi bir yük yalnız beygir, katır veya merkep sırtında taşınmaktadır. Ekinleri de taşımak için, dar ve dik patikaları kullanarak, günde iki sefer şoseye inilip gelinir. Oduna çıkacak olurlarsalar, köylüler baltalığa 12 saatte yalnız bir defa gidip dönebilirler. Geçen sene baltalığa giden yolunu yer yer ıslah ettiyseler, yine de hayvanlar ve insanlar için zor, yorucu ve tehlikelidir.
1964 yılında köylüler yalnız yol ve sağlık ocağın yapılmasıyla yetinmeyecekler. Kereste bulup yeni bir kütüphane ve ikinci katta bir oda yapma niyetindedirler. İlle de tarlaları için kafi miktarda sulama suyu sağlamak istiyorlar. Sonbaharda saban sürmeden evvel tarlaların sert topraklarını su ile yumuşatmak üzere beton arkta sulama suyunu akıttırıyorlar ama günde üç dönümden fazla sulatamıyorlar. Gölcükteki su tükeniyor. Ertesi güne kadar beklemek zorundadırlar ve ertesi gün tekrar yalnız üç dönüme su verebilirler. Köy civarlarında 1500 dönüm kadar tarla varmış.
Ocak ayında dernek üyeleri kati karar verdiler: Bu sene derede baraj yapılacaktır. Herkes şimdi bent yapımını okuyor, sel yataklarının onarımını da. Masraflarını hesaplaşıyorlar, lazım olan sermayeyi nasıl temin edeceklerini düşünüyorlar. İlkbaharda Topraksu’yun yardımıyla faaliyete geçecekler. Değirmen ve köyün elektriklendirilmesi halen mevzubahis değil. Bunlar başka zamana bırakılıyor. Şimdiki dava mahsulün arttırılmasıdır.
Maziye bakabilenler, köyün ardındaki tepede büyük bir çam ormanı görebilirler. Dördüncü Murad’ın vaktinde orada idi ve birinci Abdülhamid’in bile. Ama gittikçe ağaçlar azalıyor, altlarındaki güzel kuvvetli toprak aşağıdaki tarla sahasına kayıyor, uzun yıllarca bu saha çok verimli oluyor. Sonra yukarıdan kayan ve tarla sahasını kaplayan toprak değişiklik oluyor, hiç de verimli değil artık. Taşlar da inmeye başlıyor… Nitekim bizim zamanımızda harmanda tarlaların bazısında bire sekiz alınıyor, bazısında bire dört, bazısında yalnız bire iki. Harmandan sonra kadınlar tarlalara su verirken, küreklerin şakır şakır taşlara çarpması, su tükeninceye kadar ta uzaktan duyulur.
İstanbul’da derneğin genç başkanı - ki 1959 da bu vazifeyi kabul etti - komşu köyden gelen iki genç ormancı dostlarıyla sık sık buluşurdu. Tarlalarınızın daha verimli olmalarını isterseniz, dediler, selleri ve taşların yukarıdan tarlalarınıza kaymalarını önlemek isterseniz, odun, kereste isterseniz, havada, toprakta mütemadiyen nemli isterseniz, tepede ağaç dikin dediler.

1960 yılında dernek tepedeki geniş sahayı ağaçlandırmaya karar verdi. Muhtar ve köy ihtiyar heyeti bu sahayı yasak bölge yaptılar. Hayvan, sürü giremez, keven otu kazılmaz. Ve müstakbel ormanın şerefine köylüler 750 keçilerini kaldırdılar.
Eylül 1962 de Kemah Kaymakamı ve Jandarma Kumandanı ve Orman Bölge Şefiyle beraber Kardere köyüne çıktığımda, köylüler ormanları için henüz fidan alamamışlardı. Benim Erzurum’a iki maksatla gitmemi arzuladılar. İlk istekleri bir orman yüksek mühendisinin köye gelmesiydi. Orman için ayrılan sahadaki toprağı görsün dediler. Müsait olan ağaçların nevilerini söylesin; ve toprağı ne tarzda hazırlayacağımızı göstersin dediler. Ayrıca fidanların sağlanmasını istediler.
 


 
Erzurum’da ormanlık fidanlık müdürüyle birkaç gün sonra görüşebildim. Elemanın az olduğunu anladım ama fidanlık müdürü - ki iki vilayette her yerde çok aranıyordu - Kardere’lilerin hikayesini duyar duymaz kendisinin şahsen köye gitmek istediğini söyledi. Yanına bir arkadaş alıp gitti, köylülere toprağı nasıl hazırlayacaklarını yaptırarak gösterdi ve köy muhtarına, Erzurum’da fidanlarla nasıl muamele ettiklerini görsün diye, fidanlıkta birkaç gün geçirmesini teklif etti. Muhtar ve arkadaşı, Erzurum’dan dönüşlerinde 13.500 fidan ve 140 kilo badem beraberinde getirdiler.



 





















 
 
Geçen sene de Erzurum fidanlığın tarafından tekrar fidan ve tohum verildi. Köydekiler, erkek, kadın, çocuk hepsi yemeklerini yasak bölgeye götürüp fidanları diktiler, badem, palamudları ektiler. Kıvançla bakınıp şimdi yer yer teraslaşmış 38 dönümlük bir sahada yüzbin kadar küçük ağaç görüyorlar. Ekseriyeti badem ki kurak yerlerde ve kayalıklarda çabuk biter; kökleri toprağı ve taşları iyi tutar; çiçekleri açılınca köyde bal ihtihsalı yeni bir gelir kaynağı olacak; ayrıca köylüler badem mahsulünü dört gözle bekliyorlar. Bademden başka, 25.000 - 30.000 huş, çam, meşe, iğde, karaağaç, akasya ve dağ akçaağacı var, ki ormanın başlangıcı sayılır. Gittikçe orman genişletilecek. Bir kaç senede bütün tepe yeşilliğe bürünmüş olacak.

Bu arada tarlalar için suni gübre alınıp alınmayacağını bilmiyorum. Şimdiki vaziyette köylüler on dönüm için ortalama bir ton gübre verebiliyorlar. Bu az dır. Yol gelsin, sonra bu meselenin halledilmesi için herhalde çare bulurlar. Başta gelen mesele 1964 programının tatbikidir. Bunda, hükümetin yardımıyla muvaffak olurlarsa, artık İstanbul da oturanların çoğu kendi ev barkına dönebileceklerdir. Köy kalkındırmanın imkanlarının güzel bir misalini getirerek, temiz havada çok özledikleri hayata kavuşacaklardır.

Ve misafirimiz, bentler hakkındaki istediği broşürleri alıp aramızdan ayrıldı.


Kaynak : Kemah Kardere Köyü Dernek Arşivi,
Yayına Hazırlayan : Abdullah Bozdemir (Kardere.com), 22.3.2011
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...