12 Ocak 2011 Çarşamba

Dök Hoca Dök ! / Hasip TURAN


DÖK  HOCA  DÖK ! 

Köyün bakkalındaki başlıca tüketim maddelerinden başka günlük temel ihtiyaçlarını karşılayacak pek çeşit yoktu. Örneğin ekmek, yoğurt, süt gibi temel besin maddeleri satılmadığı için benim bu gereksinimlerim hiç bir maddi çıkar gözetmeksizin köylüler tarafından karşılanıyordu. Bunların karşılında ücret ödemek istesem de hiç kimse tarafından kabul edilmiyordu. Çünkü  köy toplumunun yardımlaşma, paylaşma ve dayanışma gibi güçlü olgusu ve sorumluluk duygusu bu sosyal dayanışmada kişisel maddi çıkarları men ediyordu. Kişisel maddi çıkar için buna teşebbüs edenleri de köylü ayıplıyordu. Köyümüzün bekar ve tek öğretmenini aç bırakacak değiliz düşüncesiyle, beni, özellikle ekmeksiz ve yoğurtsuz bırakmıyorlardı.

Zaten köyde beslenen ineklerin süt verimleri de bazen çok düşük olduğu için bir kaç gün biriktirilen sütle ancak bir bakraç yoğurt yapılabiliyordu. Bana verilen bir bakraç yoğurt benim üç, dört günlük gereksinimi karşılıyordu. Yoğurdum varken fazladan gönderilen yoğurtları da geri çeviriyordum. 

Günde bir iki bakraç yoğurt getirilirken, birden bire yoğurt akışı kesildi. Bir hafta kadar yoğurtsuz kaldım. Önceleri belki ineklerin sütü kesilmiştir, insanlar biriktirdikleri sütlerle yağ çıkartıp kışa hazırlık yapıyorlardır diye yorumladım kendi kendime. Bir gün köy odasında bu gereksinimi dile getirdim. Herhalde köyde yoğurt yapılmıyordur diye serzenişte bulundum. Önce hiç kimseden ses çıkmadı. Bir müddet sonra odada bulunanlardan biri sessizliği bozdu. “ Öğretmen sana gönderilen yoğurtları sen, beğenmeyip geri çevirirsen tabii ki yoğurtsuz kalırsın. İstesen de bundan böyle bu köyde yoğurt bulamazsın.” dedi. Bunun üzerine ben, “Siz, israfın ve müsrifliğin günah, ayıp ve nimete nankörlük olduğunu bilmiyor musunuz ? Benim geri çevirdiğim yoğurtlar beğenmediğimden değil, ihtiyacımdan fazlası olduğu içindi. Beğenmeseydim bunu ilk baştan yapardım. İhtiyacımın fazlasını alıp, onları ekşittikten, bozulduktan sonra dökerek israf etseydim daha mı iyi olurdu ?  Geri çevirdiğim yoğurdu, bana gönderenin çoluğu çocuğu yesin, israf etmektense kendi ihtiyaçlarını karşılasınlar amacıylaydı” dedim.

Benim bu konuşmamdan sonra uğultu halinde herkes birbiriyle konuşmaya, yorum yapmaya başladı. Meğer köylüler, benim, yoğurtları beğenmediğim için geri çevirdiğime hükmetmişler. Yaptığım açıklamayla bunun düşündükleri gibi olmadığını anlayınca rahatladılar. Yine içlerinden biri “ Öğretmen, biz bunu yanlış anlamışız. Bundan sonra seni hiç yoğurtsuz bırakmıyacağız. Kusurumuza bakma ! Ne zaman yoğurdun biterse, çocuklardan birine yoğurdunun bittiğini haber vermen yeterli. O çocuk, sana, mutlaka yoğurt bulup getirecek.”  dedi ve ekledi “ Köylümüz, senden önceki öğretmenlere de yoğurt götürürdü. İhtiyacından fazla olduğu halde alıp bekletilerek ekşiyen ve bozulan yoğurtları o öğretmenler gözümüzün önünde yere dökerlerdi. Biz de onlara “dök hoca dök” bu yoğurtlar yenmez der, bunun israf, müsriflik ve nimete nankörlük olduğunu hiç düşünmezdik. Bugüne kadar bizim davranışımızın yanlış, seninkinin doğru olduğunu şimdi anladık” dedi.

O günden sonra gerçekten yoğurtsuz kalmadım. Böylelikle yıllarca yapılan hatalı uygulamadan da dönülmüş oldu.

Hasip TURAN

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...