10 Ocak 2011 Pazartesi

Umutsuz Günlerden Mutlu Yarınlara / Orhan BOZDEMİR

Bizler, Erzincan'ın Kemah İlçesine bağlı Bozoğlak (A.İhtik) Çiğdemli (Nezgep), Dikyamaç (Korkop), Gediktepe (Bergisor), Gülbahçe (Sitemi), Hakbilir (Pekeriç), Karaca (Cemolar), Kardere (Yukarı İhtik), Seringöze (Şökke) köylüleriyiz. Tabiat kuvvetlerinin adeta savaştığı Munzur Dağlarının etek yaylalarında, kaderine ve tabiata esir olmuş insanların çocuklarıyız. Babalarımızın elinde hasisleşmiş bir toprağın himmetine yaşantısını uydurmuş 9 köyün sakinleriyiz. Belki büyük medeniyetlerin maskesi olan beldelerle birlikte, insanoğlu burada hayata başlamış. Fakat ne yazık ki yöremizde sanki zaman durmuş gibi. Sanki burada insan toprakla birbirini yemek için savaşmış. Şimdi, teknolojinin mucizeye benzer neticeler verdiği çağda biz, buralarda yaşamak için didiniriz. Bize maziden gelen tek şey çorak ve kısır bir toprak, monoton bir çıplaklıkla kül rengi akseden tepeler, dağlar ve kurumuş vadilerdir.

Köylerimizin 50 sene önce daha cömert, daha bereketli ve güzelmiş. Rivayet edilir ki, bir genç kız maraz kaldığı tehlikeden kendisini korumak için 2 km.lik mesafeyi ağaçların dallarında giderek kurtulmuş. İklimi, verimli toprağı ve her şeyi ile yemyeşil bir mutluluk bahçesiymiş köylerimiz, eğer o zamandan bu yana üzerinde yaşayanlar mevcut nimetlerine bir şeyler katabilselerdi, biz bugünkü çocuklarına meserret ve mutluluk dolu bir dünya bırakmış olmanın manevi hazzını duyarlar ve bizde onları övgü ile anardık. Bir bilinçsizlik içinde zamanlarını doldurup gidenler, bize göç alametleri beliren hazin bir manzara bıraktılar. Mistik bir kadercilik ve tevekkül içinde, yarınlarını göremeyen babalarımız bize bundan başka ne bırakabilirlerdi ki…
Köylülerimizin ekonomisi, kendisine dahi yetmeyen ilkel bir tarım ve bunun paralelindeki bir hayvancılığa dayanmaktadır. İnsanlarımız son 30 seneden beri geçim için gurbete çıkmaktadır. Halen ömrünün çoğunu yuvasından uzaklarda aç veya yarı tok geçiren mutsuz insanlar çoğunluktadır. Böylece ekonomimiz gurbet işçiliğine dayanmış bulunuyor. Ayrılıklar, özlemler ve acılarla ezilmiş bir toplum halindedir köylülerimiz. On beş yaşına gelen çocuk, büyük kentlerde kendisini bekleyen her türlü çetin ihtimalleri göze alarak yola koyulur. Ve insanlarımızın moral gücü böyle bir tükeniş seyrine tabi olur. Bizde hayat kavgasının çoğu zaman mağlubu oluruz. Yuvalarımızın düzeni bozulur ve böylece, mutsuz bir yaşantıda tükenir ömürlerimiz.
Nihayet zamanın akışı içinde köylülerimize bir ışık aksetti. Tesadüfen okuyabilen birkaç çocuğumuz, bilinçli elleriyle topraklarımızı okşamak için bir başa bağlı olduğunu anlattılar bize. Aklımızı ve gücümüzü yapıcı bir ruh halinde birleştirerek, kaderimizi değiştirmeye and içtik. Köylerimiz için kurulan kalkındırma dernekleri başlangıçta sadece bir ümitti. Dişimizden tırnağımızdan arttırdığımızı bu mukaddes amaç için derneğe vermeye başladık. Yokluklar içinde de bir şeyler yapabileceğimize inandık.
Köylerimizi kalkındırmak için usanmadan bir şeyler bekleyebileceğimiz her yere müracaatlarda bulunduk. Kampanyalarla kitap toplayarak kütüphaneler kurduk. Bugün köylerimizde tarım, hayvancılık, iklim ve bitkiler gibi konularda pratik bilgiler öğrenilmekte ve bunlardan faydalanmak için gayret sarf etmekteyiz. Rasyonel ve prodüktif çalışmanın yararları, boş zamanlarımızı değerlendiren münazara konulardır. Köylerin ilkel münakale vasıtalarını, mekanik araçlara dönüştürmek için imkanlar aramaktayız. Bunların yanında, köylerimizi sosyal problemlerini de bir program ve tabii imkanlar dahilinde ele almak arzusundayız. Toplumumuzda ferdin şahsiyet ve özgürlüğünü baskı altında tutan müeyyideleri tasfiye etmek için çabalar sarf ediyoruz. Sporun önemi ve feyzini benimsetmek için spor yuvaları açtık. Kadın ve çocuk sorunlarını ele alarak, yaranın bütün yönleriyle sıhhatli toplumu bugünden yapmaya koyulmuş bulunuyoruz.
Arazimizde az miktarda bulunan sulardan en çok yaralanmak için bazı tedbirler aldık. İmkanlarımız dahilinde beton arklar ve suyu muhafaza eden havuzlar yaptık. Köyde tüketim ve üretim ihtiyaçlarını menfaatlerimiz açısından değerlendirmek için, kooperatifleşmeye doğru adımlar attık. Köylerimizde bulunan ilkel ham maddelerin değerlenmesi yollarını aramaktayız. Bütün bu çalışmalarımız köylerde büyük bir uyanış ve aydınlanma hareketi doğurdu. Artık fikir ve moral bakımından köylerimiz kuvvetli bir zemine oturmuştur. İhtiyacımız, bazı projelerimizi gerçekleştirmek için, gereken malzeme ve finansmandan ibaret kaldı.
Köylerin çeşitli dileklerini köy problemlerine eğilen bütün ilgili mercilere intikal ettirdik. Bunlar gücümüzün dışında fakat olağanüstü vasfa haiz talepler değildi. Fakat ne yazık ki bütün müracaatlarımız cevapsız kaldı ve bir nevi hayal kırıklığına uğradık. Halbuki biz toplum kalkınma felsefesini daha başka türlü anlıyor ve hükümetinde bize, az da olsa yardımda bulunacağını ümit ediyorduk.
Köylerimizi gerek ekonomik dönüşümleri ve gerekse medeni kurumları yerleştirmek için her şeyden önce bizlere kan damarı olan bir yol lazımdır. Bu yol 13 civar köyün de en hayati problemidir. Köylerimize en yakın ilçe olan Kemah arasında ve 36 km  uzunluğundadır. Bu yolun inşasına 1960 senesinde müracaatlarımız üzerine Erzincan Bayındırlık Müdürlüğü tarafından başlanmış olup 1964 senesine kadar, maalesef ikmal edilemedi. 1965 senesinde Karayollarına devredildikten sonra ise tamamen ihmal edilmiştir. Sade bir toprak güzergahtan ibaret olacak bu yolun şimdiye kadar yapılamaması bütün köylülerimiz ile birlikte bizleri de çok üzmüştür. Ağır hastalarımızı, en yakın ilçeye ya hayvan sırtında ya da sedye ile nakletmek mecburiyetindeyiz. Bu yüzden yollarda ölüm vakaları dahi olmaktadır. Bu yol ki, bizi mutlu geleceklere götürecek bir başlangıçtır.
Durumdan Erzincan Vilayeti, Bayındırlık Müdürlüğü, Karayolları Vilayet makamı haberdardır. Bundan başka diğer dileklerimizi, müteahhit defalar Toprak-Su Karayolları Genel Müdürlüğü, Bayındırlık Bakanlığı, Başbakanlık, Köy Bakanlığı, Ziraat Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, ve alakalı bütün makamlara yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Buna rağmen şimdiye kadar gözle görülür bir sonuç almış sayılmayız.
Hala bilinçli ellerle toprağın işlenmesine yardım edilmez, hala bir uyanış desteklenmez. Bu sorunlarımızı tatmin edecek bir cevap alamayız. Bu çırpınışlar, sadece biz Bozoğlak Köylüleri için değil, ilk önce yurdumuzun, toplumumuzun ve sonrada bizim geleceğe güvenle bakabilmemizin şartıdır.
Nahiye ve köyleri muhtar ve dernek yöneticileri olarak hem fikir olarak birleşip köylerimizin müşterek sorunları olan halen çalışmaları Karayolları tarafından yapılan Kemah-Bozoğlak ayırımı yolunun her mevsim ulaşım imkanı ve kış mevsim bakımına kavuşturulması. Y.S.E. tarafından yapım çalışmaları yapılması gereken köylerimiz: Gölbaşı, Taşbulak, Hakbilir, Gediktepe, Kardere, Bozoğlak, Dikyamaç, Seringöze, Gülbahçe, Karaca yolu ile ilgili bir çalışma yapılmamakta ve en ufak bir yağışta ulaşım tamamen aksamaktadır. Nahiyemizin Sağlık Ocağı bulunmasına rağmen köylerimiz sağlık hizmetlerinden yeterince nasibini alamamakta ilgililerin bu hususta gereken ilgiyi göstermelerini bekliyoruz.
Nahiyemizde geçici bir binada orta öğretime başlanmış bulunmakta olup, ulaşım sorunu dolayısı ile diğer komşu köylerin istifade imkanları sağlanamamakta ve Bozoğlak, Kardere, Gediktepe, Hakbilir köyleri müşterek sulama suyu projesinden henüz kati bir sonuç alınamamıştır.
Her şeye ışık tutacak olan Elektrik Kemah ilçesine Keban’ dan gelmesine rağmen henüz köylerimiz için bir ön çalışma yapılmamıştır.
Temennimiz devletin, özetlemeye çalıştığımız sorunlarımıza bir an önce el atıp mutsuz bu günlerimizden mutlu yarınlara kavuşturmasıdır.   

Orhan BOZDEMİR
Kardere Köyü - 1978

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...