YEMEM ANAMA GÖTÜRECEM
Köylü, yerine göre elinde olanı benden esirgemiyordu. Çıkının içinde üç, beş cevizi, çarının altına gizlediği üç yumurtayı hiç bir karşılık beklentisi olmadan köyünün öğretmenine ikram etmekten mutlu olan anneler vardı. Bu ikramları kabul etmekten zaman zaman “ Verdiklerini niçin kendi ihtiyaçları için kullanmıyorlar da bana veriyorlar,diye” üzülürdüm.
Ben de doğumundan on bir yaşına kadar köyde yaşamış, daha sonra eğitim için köyünden ayrılmış ve onlarca yılını kendi köyünün ve ülkesinin dışında sürdüren biri olarak Karderelilerin hem büyüklerinden hem küçüklerinden öğrendiğim çok şeyler oldu.
Havaların uygun olduğu durumlarda aylığımı almak için kazaya inerdim. Her ne kadar düzenli olmasa da, dönüşümde çocuklara, bisküvi, lokum, kuru üzüm, şeker getirip dağıtır, bazen de çay demlerdim. Bir keresinde kazadaki bakkal (yanlış hatırlamıyorsam) Selman, elma, portakal, mandalina gibi meyveler getirmiş, bunları kasalarıyla dükkanının önünde teşhir ediyordu. Buradan dikdörtgen kasa içinde, bir kasa mandalina aldım, köye getirdim. Bu mandalinaları okulda çocuklara birer birer dağıttım. Ben de kendime bir mandalina soydum “ Haydi çocuklar, mandalinalarımızı yiyelim, fakat kabuklarını atmayın. Biraz sonra onlarla bir şey yapacağız, dedim”.
Orta sıralarda oturan bir kız çocuğu hariç tüm çocuklar mandalinalarını soydu, kabuklarını sıralarının üstüne koydu, bitmesinden korkarak dilim dilim mandalinalarını yemeğe başladılar. Çok hoşlarına gitmişti. Yalnız o kız çocuğu, mandalinasını avucunun içinde tutuyor, etrafında mandalinalarını iştah ve sevinçle yiyen çocukları ağzı sulanarak seyrediyordu. Yerimden kalktım çocuğun yanına gittim. “ Sen, neden yemiyorsun mandalinanı, dedim” . Sıkılarak ve biraz da sanki suç işlemiş gibi bir mahcubiyetle “Yemem. Ögretmenim, anam hasta. Ben bunu anama götürcem. Bunu yesin de iyileşsin, dedi” Bunu duyunca, boğazımın kuruduğunu ve boğazımda bir şeylerin düğümlendiğini hissettim. Çok duygulanmıştım. Bu, o yaştaki bir çocuk için çok büyük bir fedakarlıktı ve büyük bir irade gücüydü. Zorlukla, “Sen, şimdi bu mandalinayı ye. Giderken annen için de vereceğim sana, dedim” Gözlerinin içi parlayarak “ Essahtan mı, ögretmen ? “ dedi. Mandalinasını yemeğe başladı.
Diğer çocuklar, benim, bu çocukla aramda geçenlerin farkında değillerdi. Onlar güle oynaya mandalinalarını yemekle meşguldüler.
Mandalina kabuklarının bir kısmını sobanın üstüne koyduk. Kabuklardan çıkan hoş koku sınıfın tüm havasını değiştirdi. Bu da çocukların pek hoşuna gitti. Yanan ve duman çıkarmağa başlayan kabukları sobanın içine attık.
Ders bitiminde diğer çocuklara göstermeden anasına götürmesi için bu çocuğun eline üç mandalina sıkıştırdım. “ Göreceksin bak! Anan bunları yiyince hemen iyileşecek! Diyerek moral takviyesinde bulundum.
HASİP TURAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder